Çocuk Oyunla Öğrenir

Dün bizim meşhur Busecik’i parka götürdüm. Birlikte tahtaravelliye bindik, gol oynadık, salıncakta ben onu salladım, o topunu salladı, gördüğü her şeye dokundu, koştu, oynadı, ben de ona eşlik ettim. Bazı taşları bisküviye benzetti hatta tadlarına baktı :) ve bisküvi olmadıklarını anladı, salıncağın vidalarını çevirmeye çalıştı beceremeyince kendi gücünün sınırlarını fark etti, arıların peşinden koştu -hayvanları seviyor belli ki-, bir tane gül koparıp parka bizimle gelen anneannesine verdi, yandaki yoldan geçen arabaların yüksek seslerinden korktu, araba olduklarını anlayınca korkusu geçti. İki tane boş salıncaktan birini sol eliyle birisini sağ eliyle salladı ve iki salıncağın aynı anda farklı yönlere gidişini gözlemledi; ileri, geri, ileriii, geriii… Tahtarevalliye bindik birlikte ve “Buse aşağıda, Buse yukarıda…” diye söylenmeye başladı…

Yani anlayacağınız 1 saate yakın kaldığımız parkta, el göz koordinasyonundan kaba motor gelişime, kavram gelişiminden değerler eğitimine kadar bir sürü alanda öğrenme deneyimi yaşadı. Ve hiç biri planlı değildi, müfredat yoktu, program yoktu, öğretmen yoktu, ama o öğrendi. Öğrendi, çünkü çocuk oyunla öğrenir, yaşayarak öğrenir, birilerinin ona bir şeyler öğretmesine çoğu zaman gerek yoktur, öğrenme ve merak çocuğun doğasında vardır. Ne zaman ki biz yetişkinler, ebeveynler ve öğretmenler onları bir kalıba sokarız, hepsinin neyi, ne zaman öğrenmesi gerektiğine karar veririz ve ne zaman ki hepsi aynıymış, aynı gelişime ve aynı yeteneğe, aynı beceriye sahipmiş gibi davranırız, işte o zaman bozarız bu doğayı, köreltiriz bu merak duygusunu.

Blogcu Anne bir yazısında Ken Robinson’un ‘Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor’ konuşmasını paylaşmıştı. Eğitim, okul, öğretmen, öğrenci olmak gibi kavramlara sorgulamamızı sağlayan bu konuşma ve Blogcu Anne’nin anne gözüyle yazdığı yazısı konu üzerinde ciddi ciddi düşünmemi sağladı. Sizlerde de en azından bu farkındalığın oluşması adına paylaşmak istedim.

Öğrenmekten alınan zevkin çocukluğumuza ait hoş bir anı olarak kalmaması dileğiyle…

Hatice ATMACA